Röportaj

Kaliteli eğitim, kaliteli araştırma, kaliteli hizmet…

Kaliteli eğitim, kaliteli araştırma, kaliteli hizmet…

Doğu Akdeniz Üniversitesi rektörü Aykut Hocanın üniversitenin çalışmalarını anlatarak, pandemi döneminde süreci nasıl yönettiklerini anlattı. Hocanın, üniversitenin son dönemlerde ekonomik boyutunun tartışılması ile ilgili görüşünü paylaştı.

DAÜ bir iş yaparsa eğer, uzaktan da yüz yüze de en iyisini yapar. Şu anda uyguladığımız dijital destekli eğitimdir. Uzaktan eğitim değildir. Uzaktan eğitim önceden hazırlanılır, bir kısmı yüz yüze, diğer kısmı videolar gibi kapsamlı yapılır. Bizim yaptığımız, ‘’acil durumda dijital destekli eğitim’’ vermektir. Sadece adı uzaktan eğimdir.

Pandemi süreci başını ve sonrasını biraz anlatır mısınız?

Doğu Akdeniz Üniversitesi`nin bu konuyla ilgili sürecin başlamasıyla hızlı bir reaksiyonu oldu. Salamis Bölgesi’nde ilk vakaların olduğu dönemde ben Mühendislik Fakültesi Dekanı olarak görev alıyordum. Bunun birkaç gün olacağını düşündük, ancak evlerine kapandıktan sonra YÖK’ün hızlı karar süreçleri başladı. Salgın başladı ve Türkiye ile Kıbrıs’ta çok yaygın bir şekilde sorunlar başladı. Ondan sonra Bahar döneminin uzaktan eğitimle olacağına dair karar verildi. Yani Şubat ayından Haziran’a kadar olan dönemde uzaktan eğitim olacağı karar verildi. DAÜ’nün öğrencilerinin %40 Türkiye’den, %40 Uluslararası, kalan %20’lik kısım ise KKTC vatandaşıdır ve toplamda 16,500 kayıtlı öğrencimiz vardır. Hatta öğrenci sayımız geçen seneye oranla 1,500 artmıştır. Bizler öğrencilerimize burada baktık fakat Türkiye öğrencilerinin mevzuat gereği YÖK’ün uygulamalarına paralel davranmasına gerekiyordu. Biz statü olarak diğer üniversiteler gibi değiliz. Bizim kuruluş yasamız var. Diğer üniversitelerinin tamamı 2005 yılında çıkan yükseköğrenim yasasına bağlıdır. Ancak bizim 1986 yılında olan kuruluş yasamız var. Bu yüzden öğrenci alımları, yürütümü, mevzuatı her türlü işlem kendi yasasıyla belirleniyor. Bizim diğer farkımız ise devlet üniversitesi olmamız, kendi yasamızın olması ve diğer farkımızı tüm programlarımız YÖDAK ve sonrasında YÖK onaylı olmasıdır. YÖK onayı olmayan hiçbir programız yoktur. Diğer üniversitelerin yalnızca YÖDAK onayıyla yabancı öğrenci veya KKTC vatandaşı olan öğrencileri vardır. Bu durum yanlış bir şeydir diye söylemiyorum.

Bizim tercihimiz YÖDAK ve YÖK onayı olmadan öğrenci veya program yapmamaktır. Sebebi ise, öğrencilerimiz uluslararası olan YÖDAK ve YÖK onayı olan öğrenci olarak mezun olabilir olmalarını sağlamaktır. Bu sayede öğrenci kendi ülkesine gidebilir ve dolayısıyla siyasi olarak tanınmayan ülkemiz YÖK’ün eş değerliliği sayesinde uluslararası bir kapıda anahtar olarak yer alır. YÖK onayı olmadan açılan programlarda yani YÖDAK’ın yetkisinin geçerli olmasına rağmen sorun yaşanabilir. Dolayısıyla bizim yaklaşımımız kılavuza girmeyen hiçbir programı açmamaktadır. YÖK, ‘’bahar dönemini uzaktan yapacaksınız’’ dediği anda, karar vermemiz gerekiyordu. O dönemde rektör vekilimiz bir dizi kararların almasına öncülük etti ve bizde uzaktan eğitime geçtik. Çünkü Türkiyeli öğrencilerimiz için zorunluyuz, öte yandan aynı sınıfta KKTC’li ve yabancı öğrencilerine birine uzaktan, diğerine yüz yüze yapmak sorunludur. Nedeni de çoğu zaman gözden kaçırılsa da sınavların nasıl olacağıdır. Sınavlar, eşitlik ve adalet çerçevesinde uygulanmalıdır. Karma bir sınıfta bazı öğrenciler uzak, bazıları da yakınsa eğer sınavların uzaktan yapılması artık şart oluyor. Sürecin başladığı dönemde yabancı öğrencileriniz hemen geri dönemedi.

Bunun için neler yaptınız?

Sürecin başladığı dönemde yabancı öğrencilerimiz okuldan ayrılmadılar ve yurtlarında kaldılar. O süreçte DAÜ muhteşem bir dayanışma gösterdi. Profesör hocalarımız, öğrencilerimiz, personel, sendikamız, rektörlüğümüz seferber oldu ve yabancı öğrenciler için restoran açtık, yemek yaptık ve çocuklarımızın odalarına aylarca yemek gönderdik. Aynı şekilde maddi ve temizlik yardımları da yapıldı. Sadece yabancı öğrencilere değil; tüm öğrencilere yardımda bulunuldu. Hatta çevrede yer alan ve tarımla uğraşan insanlarımızın sebze, meyveleri okulumuza getirdiler, bizler de dağıttık. Bütün bunlar uzaktan eğitim süreci başladı.

Uzaktan eğitimide sorunlar var mıdır?
Elbette uzaktan eğitimin veya destek eğitiminin yetersizliklerinin olduğu yerler vardır. Bunlar, Sağlık Bilimleri Fakültesi, ön lisans programı, hemşirelik gibi uygulamalı olarak yapılması gereken bölümlerde yaşanır. Bizler uzaktan olarak teorik tüm bilgileri aktardık fakat öğrenciler mezun olmadan önce mutlaka uygulamalı olarak ders alması gerekiyor. Önümüzdeki dönem aşılamalar, gerekli önlemler alınıp süreç kontrol altına aldıktan sonra dönemi uzatacağız ve tüm uygulamaları eksiksiz yaptırıp çocuklarımızı ondan sonra mezun edeceğiz. Ön görülen tarihte değil de uygulamayı verdikten sonra mezun ettirmeyi düşünüyoruz. Örneğin mühendislik bölümlerinde laboratuvarı var fakat onlarda sorun yaşandı. Yalnız dünyada da uygulamaları var ve dijital dünyanın getirdiği bir imkânla uzaktan olarak laboratuvar dersi yapmak mümkündür. Ancak biz tüm bunlara önceden hazırlıklarımız vardı da bunları uyguladık mı? Kısmen… Yazdan sonra başka gelişmelerimiz de oldu. Netice olarak uygulama eksiklikleri olan diş, mimarlık, mühendislik, turizm, gastronomi gibi programlar için bizim planımız eksik kalan uygulamaları teorik kısımları öne aldık. Süreç kontrol altına alındığı zaman uygulamaları yapacağız. Mezuniyet uygulamadan sonra olacaktır. Özellikle 2 yıl olan ön lisans programlarında öncelik vereceğiz. Çünkü 3 dönem uzaktan geçti, son dönemde uygulamalı olarak geçmelidir. 4 yıl olan programlarda ise böyle bir zaruret yoktur. Dijital destekle
bir müddet daha yapılabilir.

Gerçek uzaktan eğitim, diğerine yerine geçebilir ve ilerde de geçecektir. Bu konu hakkında trendler oluştu. Hatta bizim pandemiden önce tamamen uzaktan yürüttüğümüz bazı programlarımız vardı. Bunlar içinde olanlar da son derece kapsamlı ve dikkatli tasarlanmalıdır. Bizim düşüncemiz, eğitimin yüz yüze yapılmasıydı. Pandemi olmasaydı da bu böyleydi. Fakat dijital dünyaya da hazırlıklı olmak gerekiyor.

Doğu Akdeniz Üniversitesi`nin son dönemlerde ekonomik boyutu da tartışmaya başlandı. Şu anda mali olarak ne durumdasınız?
DAÜ, devlet üniversitesi olduğu için yasasının 35. maddesinde,’’DAÜ’nün bütçesi üniversite yönetim kurulu tarafından rektörün önerisiyle hazırlanır, vakıf kurulu mütevelli heyeti tarafından onaylandıktan sonra eğitim bakanlığına onay için gönderilir. Bakanlar kurulu kararıyla ve meclis onayıyla yürürlüğe girer. Oluşacak bütçeye uygun harcamalarda bir açık oluşturulursa devlet tarafından kapatılır denilir ama hiçbir zaman kapatılmamıştır. Genel yaklaşım, üniversitesinin kendi bütçesini dengede tutmasıdır. Doğru bir yaklaşımdır ama geçmişin mukayesesi yapalım ve şu andaki duruma bakalım. DAÜ’nün yaşadığı sıkıntıların birçoğu kendi kabahat veya eleştiril bir yönün olduğunu ne benim, ne de benden öncekileri söyleyebilir. Yüksek öğretimde bazı sıkıntılar var ve pandemi sonrasında daha fazla sıkıntılar olacaktır. Ancak DAÜ’nün aldığı önlemlerle doğru yoldadır.

DAÜ ilk defa tıp fakültesi önderliğinde kanser kaydına başladı. Bundan bahseder misiniz?
Evet, DAÜ ilk defa tıp fakültesi önderliğinde kanser kaydına başladı Sağlık Bakanlığıyla bir protokol imzalandı ve 2017 yılından devam ediyor. Sonuçlar açıklandı ve arşivlendi. Bunla ilgili istatiksel ve bilimsel çalışmalar yapıldı. Bilimsel yayınlar yapıldı, etki eden sebeplerle ilgili yorumlar yapıldı. Bunun ötesinden Oxford Üniversitesiyle genetik araştırma işbirliğimiz var. Burada geçirdikleri tanılarıyla ilgili hangi genetik mutasyona olur, olmaz diye çalışmalar yapıldı. Bizim Genetik Moleküler Biyoloji bölümüz var. Onların ortak çalışmasıyla, Oxford’tan da Kıbrıs kökenli hocamızın işbirliğiyle resmi bir çalışma yürütüyor. Mühendislik fakültesi tüm liselerimizin depreme dayanıklılığı noktasında Eğitim bakanlığının ortaokul, liselerine gidiyor ve duvar örneklerini alıyor, ölçüm yapıyor ve duvarın güçlendirilmesi veya yıkılması gerektiği noktasında sonuç veriyor. Yalnızca okullarla ilgili değil. Devlet kurumları içinde yapıyoruz ve tamamen ücretsiz yapıyoruz. Bilirkişi raporları hazırlıyoruz. Biz devlet üniversitesi olduğumuzdan dolayı paralel olarak gidiyoruz. Hatırlandığı üzere Annan Planı sonrasında çeşitli görüşmeler yapıldı. Bizim de ara bölgede KKTC olarak komite oluşturuldu ve bilirkişiye ihtiyaç duyuldu. Komitede yer alan
KKTC tarafı temsil kişilerin 4/3’ü DAÜ mensubu hocaydı. Birini görevlendirecek olursanız eğer, ekonomik olarak KKTC’nin durumunu ortaya koyacak ve anlaşma sonrasında oluşabilecek durumda hakların yenmemesini sağlayacak bir görüşme heyetine en yetkin insanlar konulur. O insanların çoğunluğu üniversitelerdedir ve bunların başında da DAÜ vardır. Çünkü biz hem daha eski üniversiteyiz hem de belirli kriterlerle alımlar yaparız. DAÜ dünya çapında en fazla denkliği ve akridasyonu bulunan üniversitedir. Biz tanınmakta siyasi sorun yaşıyoruz ve YÖK üzerinden denklik alıyoruz. Biz, gönüllü olarak dünyanın en zor akridasyon kuruluşlarına ‘’bizi denetleyin’’ diyoruz. Bizi denetliyorlar ve akridasyonu verdikleri zaman okulumuzda mezun olan öğrenci, mezuniyet diplomasının yanında akridasyon belgesini de alıyorlar. Şunu da belirtmek istiyoruz. Bütçemizin büyük bir kısmı öğrenci gelirlerinden sağlanıyor. Bu hem Türkiye’den gelen öğrenci hem de yurtdışından öğrenci getirilirse eğer artık burslarla teşvik ediliyor. ‘’Buraya gelsin, iyi bir eğitim alsın, kültür elçimiz olsun’’ ama esas amacımız; kaliteli eğitim vermek, kaliteli araştırma yapma ve kaliteli şekilde topluma hizmet vermektir. Geriye kalanı ise yan etkileridir. Ancak DAÜ’nün öncülüğü kaliteli eğitim ve araştırma yürütmektir.

Sosyal Medyada Paylaş

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL